Lilypie Third Birthday tickers
Lilypie

29 Aralık 2007 Cumartesi



Geçen sabah kahvaltımı bile yapmadan ne zamandır atmaya kıyamayarak biriktirdiğim humana still-tea' nin kutularını kumaşla kaplamaya başladım. Sonra onlar bitti (hızımı alamadım) puzzle kutusunu kaplamaya başladım derken yapıştırıcım bitti, yarım kaldı...

Ve sonunda dün Elif' le kırtasiyeye gittik kendime kocaman bir paket yapıştırıcı aldım. Eve gelince yarım kalan kutuyu, sonrada eşimin şirketten getirdiği yeni yıl ajandasını kapladım. Birbiriyle son derece uyumlu bir masa üstü takımı yapmış oldum.

Bu düşünce nerden çıktı ? Bir kalemliğe ihtiyacım vardı, birde bant, iğne gibi ıvır zıvırı koyacak bişeylere. Kutular geldi aklıma, evdeki 3 kutuyu 5, 7 ve 9 cm yüksekliğinde kestim ve kumaşla kapladım.


Aslında bu kumaşla Elif' e oyuncak ayı dikecektim ama elimdeki patron biraz karışık ve anlamsız gelince kumaş beklemedeydi. Şimdi Burda' dan başka bir patron buldum, umarım yakın zamanda Elif' e istediğim gibi bir oyuncak ayıcık dikebilirim.

Birde dün Kanaviçe dergisinin yeni sayısını aldım. Bu ay gerçekten çok hoşuma gitti. Yabancı bloglarda gördüğüm nasıl dikildiğini bilemediğim biscornuların nasıl dikildiği ile ilgili şema ve çok hoş iki örnek var.

Örnekleri yine yabancı blogları gezerken tadığım ve sonradan Türk olduğunu ve Türkiye'de yaşadığını öğrenince şaşkınlıkla ve mutlulukla tebrik ettiğim Banu Demirel' e ait. Birde Banu' nun iki blackwork örneği var dergide. Örneklerin hepsi çok güzel, ben bu güzel örnekleri işleyebileceğim günleri sabırsızlıkla bekliyorum (Elif biraz daha büyüsünde). Ellerine sağlık Banu...

Bu kadar Banu' dan bahsettikten sonra belki merak eden olur diye Banu'nun Web sitesi.

28 Aralık 2007 Cuma

Dün akşamdan...








Yazacak fazla halim yoktu; hadi dedim kızımın fotoğaflarını koyayım...

24 Aralık 2007 Pazartesi

Bayram tatilimiz

Bayram tatilinde Çanakkale' deydik. Elif annanesi, dedesi ve teyzesiyle az da olsa hasret giderdi.


Bende bir zamanlar rutin hayatın içinde değerini bil(e)mediğim güzelliklerin tadını çıkarıp, özlem giderdim.


Şansımıza hava bol güneşliydi.



Çim kokusunu, çıplak ayak çimlerde dolaşmayı ne çok özlemişim...



ve


Elif

Günün yorgunluğunu babasının dizinin dibinde attı .




Eve dönüşümüz..



Çanakkale' ye veda...



İşte kısacık bayram tatili de böyle geçti.

Sakin, huzurlu ve sıcacık.

19 Aralık 2007 Çarşamba

18 Aralık 2007 Salı

Evlilik listesi

Haftasonu alışverişte bu tuzlukları görünce ilk aklıma gelen kardeşim oldu. Geçtiğimiz yaz nişanlanmıştı kendisi, inşallah önümüzdeki sene de evlenecekler. Hayırlısıyla...

Bizde haliyle ufaktan ufaktan hazırlıklara başladık. Gördüğümüz siyah beyaz ne varsa alıyoruz. Aynen tuzluklarda olduğu gibi. Annem ve ben kardeşimin evinin ağırlıklı renginin siyah ve beyaz olmasını istediğini biliyoruz. Onun içinde evine alacağımız şeyleri seçerken buna dikkat ediyoruz.


Biliyorsunuz bizim adetlerimizde evlenecek olanlara ve yeni evlenenlere hediyeler yapılır ve genellikle de bu hediyeler seçilirken herkes kendi zevkine uygun şeyleri alır. Bir çoğumuz yaşamışızdır, her ayrıntısını zevkle döşediğimiz evimize ihtiyacımız olan ama kullansak evin bütünlüğünü bozacak olan hediyeler mutlaka gelmiştir.


Evlilik listeleri yapılıyor bu sorunu ortadan kaldırmak için, birçoğumuza ayıp geliyor belki ama her iki taraf içinde hayatı kolaylaştıracak bir çözüm, ne yazık ki onda da tek bir markaya kilitlenip kalıyorsunuz.


İşte bu noktada aklıma bir fikir geldi ( bu fikrimi kardeşimin de değerlendirmesini isterim). Evlilik hazırlıkları esnasında bir sürü mağaza v.s geziliyor; nerde, ne var, kaça en ince ayrıntısına varana kadar araştırlıyor. Bu sırada evlilik hazırlıkları yapan kişi beğendiği ürünlerin fotoğraflarını çekse ( cep telefonu bile olur) bu resimleri ürün, fiyat ve nerde bulunabileceğine dair bilgilerle hazırlayacağı bloga koysa. Hem sonuçtan o memnun kalırdı hemde ona hediye almak isteyen kişiler zorluk çekmezlerdi diye düşünüyorum.


Tabi bu fikri değerlendirip değerlendirmemek sizin elinizde ama lütfen ayıp olur düşüncesine kapılmayın. Çünkü herkes aldığı hediyenin zevkle kullanılmasını ister bir köşede durması kimse istemez.


Birde denemek için tuzlukların resimlerini kendi cep telefonumla çektim, yani oluyormuş...

17 Aralık 2007 Pazartesi

Geçen gün bloglarda dolaşırken gördüm bu resmi, çok hoşuma gitti. Evimizin bir şöminesi yok belki ama üstündeki tabaklar eminim benim evime de yakışırdı. Geçen sene işlediğim redwork masa örtüsüyle oldukça uyumlu duracağına da eminim.

Paylaşayım istedim, belki bir yerler benzerlerini gören olur da bana haber verir, malum artık zaman kısıtlı saatlerce dolaşabileceğim alışverişler yapamıyorum.



Zaman kısıtlı dedim ya aklıma geldi. Geçen hafta cuma günü kuaföre gittim. Aslında niyetim saçımı boyatmak ve biraz değişiklik yapmaktı. Süt verdiğim için ve Elif' i o kadar saat yanlız bırakamayacağım için vazgeçtim. (Elif yanımdaydı ama içersi aşırı derece de boya v.s koktuğundan dolayı daha uzun kalacak olsaydım çıkmak zorunda kalacaktı) sadece saçlarımın uçlarından aldırdım. Birde sanırım o kadar cesur biri değilim kökten bir değişiklik yapıp kuaförden bambaşka biri olarak çıkmayı göze alamadım. Nasıl girdiysem yine öyle çıktım anlayacağınız. Aslında ben bile sıkıldım aynada ki görüntümden bir değişiklik yapmanın zamanı geldi ama... Elif' im biraz daha büyüsünde...

Kendi kendimi mi geçiştiriyorum yoksa klasik Türk tipi bir kadın mı oluyorum bilmiyorum.



Birkaç gündür kafam inanılmaz şekilde karışık.Nasıl yapmalı, ne yapmalı diye düşünüyorum. Nasıl yapacağımı bulsam bile herşeye yetecek gücü ve zamanı nerden bulacağımı düşündükçe kocaman bir soru işareti kafamda beliriyor. Benimde kendi adıma yapmak istediklerim ve yapmak zorunda olduklarım var. Aslında yapmak zorunda olduklarım demek doğru değil, seçtiğim hayatın getirileri bunlar ama işte hepsi bir araya geldi mi..? Ben, bana yetmiyorum.



Evin sorumluluğu, Elif' in sorumluluğu derken arada kendime ayıracak zamanım kalmıyor. Zaten biraz zamanım olsa kafamı dağıtacak bişeyler bulup elime ya iğne iplik alıyorum yada laptopun başına geçip biraz kafa dağıtmaya çalışıyorum.



Herkesin bir hayali, kafasında kurguladığı bir aile hayatı vardır ya işte ben o hayale yetişmek noktasında çaresiz kalıyorum. İstiyorum ki evimin herşeyiyle ben ilgileneyim, çocuğuma ben bakayım, eşime her zaman hoş ve güzel görüneyim, tüm bunlar yolunda giderken de kendime zaman ayırabileyim. Nasıl olacak şimdi bunlar. Bu saydıklarımın hepsini dört dörtlük yapabilen varmıdır bilmiyorum, varsa onu tebrik edip en kısa zamanda bana yol göstermesini istiyorum.

Acaba lost'un değilde desperate housewives' ın dvdlerini mi izlemeliydim :)



Ve nihayet Elif' in atkısı dün gece bitti. Güle güle ,iyi günlerde kullansın minik meleğim...

13 Aralık 2007 Perşembe

Mutfakta geçen bir günün ardından

Bugünün tamamını nerdeyse mutfakta geçirdim. Zaten salondaki büyük yemek masasını mutfağa almamda ki tek sebep buydu. Hem yemek yaparken bir yandan hobilerimle ilgilenebileceğim hem de yemeklerin altı tutmayacak :)
Geçen sabah ipliklerin olduğu dolabın kapağını açınca aklıma birden bir fikir gelmiş. Eski bir çikolata kutusunun üzerine desen çizip onu işlemeye başlamıştım. Bu sabah kahvaltıdan sonra ona devam ettim.
Herşey iyi, güzel de bende mutfak konusunda çok hamarat biri değilim ne yazık ki. Hayatım da ilk kez ıspanak pişirdim ve daha tadına bakmadan bu satırları yazıyorum. Daha önce hiç pişirmediğim öyle çok şey var kii... nohut, mercimek ve aklıma gelmeyenler. Elif' in hayatımıza girmesiyle bu tür lezzetlerin muftağımızda pişmesi ve benim de kendimi mutfak konusunda geliştirmem gerekecek.



Bilmediğim bişeyi yapmak benim için o kadar zor ki. Defalarca nasıl yapacağımla ilgili okumam, araştırmam gerekiyor. Örneğin ıspanakları dün aldım ve dünden bu yana nerdeyse 3 kere kitaptan nasıl yapacağımı okudum ve sonunda pişirmeye başladım.

Ispanaklar pişerken meraktan kırk defa kapağını açtım, arada su eklemek zorunda kaldım ve sanırım pirincini çok koymuşum. Tadına bakalım bir daha ki sefere onu da yazarım.

10 Aralık 2007 Pazartesi

Elif' in yeni marifetleri

Kocaman bir hafta geçti ve ben hiç yazmadım. Vakit bulamamak değil aslında birkaç kez bilgisayarın başına oturup yazmaya başladım ama sonunu getiremiyince (ne yalan söyliyim) boşverdim.
Küçük meleğim bugünlerde çok hareketlendi.



Birgün bir baktım yan dönüyor, ertesi gün içerden acayip sesler gelince koştum bir de baktım yüz üstü dönmeye başlamış. Şimdi yapabildiği tek hareket dönmek olduğu için durup durup dönüyor. Anne olmak meğer ne komik ve güzel bir duyguymuş. Onun her yeni hareketi beni öyle çok şaşırtıyor ve mutlu ediyor ki Elif mi çocuk ben mi karıştırıyorum. Birde Tuğçemiz var, Elif' in sürekli bişeyler anlattığı sevimli ayıcık. O kadar ne anlatıyor bilmiyorm ama eline onu alınca başlıyor anlatmaya.



Evin şeklinde biraz değişiklik yaptım. Salondaki yemek masasını söktüm, mutfağa kurdum. Salonu öldürüyormuş meğer, muffakta daha kullanışlı olacak. En azından ben mutfaktayken Elif' i rahatlıkla araba koltuğuyla üstüne koyabiliyorum. Elif' in odasının da şeklini değiştirdim, hamileyken pek içime sinerek yerleştirememiştim. Şimdi herşey yerini buldu gibi bir his var içimde. Birde 1 haftadır Elif' e atkı örüyorum sanırım anne olmak beni yavaşlattı. Eskiden birgün de bitirebileceğim bir atkıyı bir hafta da örmeyi bitiremedeğime göre. Halbuki daha bitirmemi bekleyen işlerim (kanaviçe oyuncak) ve bezden bebek yapma projem var. Bakalım.

Hamarat anneleri gördükçe özeniyorum, ben niye onlar gibi olamıyorum diyorum. Belki Elif biraz daha büyüyünce istediğim herşeye daha fazla vakit ayırabilirim.
Yeni yıl geliyor diye kendimce yeni yıl kararları almaya başladım. Durup durup onu böyle yapacam bunu böyle yapacam diyip duruyorum. Sanırım yine günlük tutmaya başlayacam. Eskiden nerdeyse hergün yazardım sonra bıraktım. Sanırım bütün isteklerine ulaşmış olmanın rehavetiydi. Şimdi yeni hedefler koydum önüme. Yapabilmem için yazmalıyım çünkü ben yapacaklarımı yazdıkça uygulamada ve hayata geçirmede başarılı oluyorum.

Ve içimdeki büyümeyen çocuk; hala yeni yıl süslemeleriyle eğleniyor, heyecanlanıyor. Ne yapayım elimde değil...






1 Aralık 2007 Cumartesi

Bitanem' e


Sen gittin
yağmur yağıyordu.
İçeri geçtim,
yarım kalan kahvaltı masasına oturdum.
Hergün zordu bırakıp gittiğin evde sensiz kalmak
ama nedense bugün daha bir zor geldi.
Daha o dakika özledim seni.
Elif içerde uyuyor,
sarılamam, kıyamam melek uykusundan uyandırmaya.
Çaresiz yanlız kaldım kahvaltı masasında,
bilgisayarı açtım oyalandım orda burda.
Derken güneş doğdu ve nerden geldiyse
bir kuş kondu pencereye.
Adını aşk koydum.

Aşkımız için...

Not//Yazdıklarım kurgu değil ve fotoğraflar gerçekten o an camın kenarına konan kumrunun fotoğrafı ( ben çektim)...